ORTADOĞULU OLMAK

 1856 Paris Antlaşması ile Osmanlı İmparatorluğu resmi olarak bir Avrupa devleti sayılmıştır. Avrupa’nın bize dikte ettiği şekilde ‘’Avrupalı’’ oluş hikayemiz burada başladı dersek hata etmiş olmayız.

 Cumhuriyetimizin ilk yıllarına gelecek olursak, Atatürk bizlere gerçek anlamda Avrupalı olma şansını sunmuştur. Fakat onların istediği şekilde değil, onların pozitif bilimlerini, çağın gereklerini, geleceğe bakış açılarını alarak; kendi kültürümüzü bırakmadan, geleceğin lideri olmaya aday bir Avrupalı Türkiye imkânı sundu. İnkılaplarını ve atılımlarını buna göre yaptı. Bu yolu terk etmeseydik, uzay yarışı içinde olan, teknoloji ithal etmek yerine ihraç eden, dışa bağımlı olmak yerine kendine yeten bir ülke olacaktık.

 Referandum seçim sürecinde Avrupa’nın tavrı ortadaydı. Sizce bu tavrın sebebi sadece bize olan nefretleri mi?  -Hayır. Adamlar bizden korkuyor. Sebebi güçlü olmamız değil. Hemen yanı başlarında bir tiranlık istemiyorlar. Burada gerçekleşecek şeylerin kendilerini etkileyeceğini biliyorlar. Onların gözünde bir Ortadoğu ülkesiyiz ve gün geçtikçe kötüye gidiyoruz.

 Yüzümüzü doğuya dönelim. Orta Asya’ya, soydaşlarımıza. Ne kadar benziyoruz, birbirimizi ne kadar biliyoruz, ne kadar umursuyoruz? Bizi onlarla bir araya getirebilecek ne bir hükümet politikamız ne de ortak bir dilimiz var. Başkalaştırıldık…

 Bugün Türkiye’de yaşayan bizlerin özellikleri neler bir düşünün;

 İstemiyoruz, bize verilene razı oluyoruz, vur sırtına al lokmasını denilecek hale geldik. Korkuyoruz, o gitse kim gelecek diyoruz.

 Tembeliz, çalışmaktansa nasıl bir çakallık yaparım da cebimi doldururum derdindeyiz. Düşünmüyoruz, yarın ne olacak, gelecekte bizi ne bekliyor düşünmüyoruz, günü kurtarma telaşındayız. Ülke olarak ‘carpe diem’ havasındayız.

 Şimdi kendimize soru sorma vakti geldi. Korku, tembellik, sorgulamamak, çakallık peşinde koşmak, cesaretsizlik, verilene razı olmak, başkasının boyunduruğuna razı gelmek, bunlar kimin özelliği? Bir Türk’ün mü, bir Avrupalının mı, yoksa bir Ortadoğulunun mu?

 Avrupa Birliği’ne Müslüman olduğumuz için değil Ortadoğulu olduğumuz için katılamıyoruz. Türk Birliği’ni imkânsız olduğu için değil, Ortadoğulu olduğumuz için kuramıyoruz.

 Büyük devletler bu coğrafyanın insanına silahı verir ve birbiri ile savaştırır. Herkes öldükten sonra gelip ganimetleri toplarlar. Sıranın bize geldiği çok aşikâr. Tam anlamıyla birbirimize düşmemize ne kadar kaldı? Birbirine hiçbir konuda tahammülü kalmayan insanların birbirini vurmasına ne kadar kaldı?

Biz Türk milleti değil miyiz? Demir dağı delip içinden çıkardık, bir kişi kalsak devlet kurardık, çağ açıp çağ kapatırdık. Hani zekiydik, çalışkandık?

Türk budur: Yıldırımdır, kasırgadır, dünyayı aydınlatan güneştir! Böyle demişti Atatürk. Doğru söylemiş, Türk budur, ama biz bu muyuz?

Böyle yaşamaktan mutluysanız devam edin. Değilseniz kırın prangaları, düşünmekten korkmayın, doğru olanı söylemekten korkmayın. Size dayatılana razı gelmeyin, çalışkan olun.

Bilge Kağan’a kulak verin. 1300 yıl öteden bize sesleniyor: Türk-Oğuz beğleri, milletim, işitin! Üstte mavi gök çökmedikçe, alta yağız yer delinmedikçe, senin ilini ve töreni kim bozabilir. Ey Türk! Titre ve kendine dön!’


Yorumlar